Niko Pirosmani

21 Ocak 2019

niko pirosmani

“İsimsiz bir Mısır freski, bir Afrika putu ya da bir Girit vazosu: Pirosmani’nin işleri bunların arasında sayılmalı. Onu gerçekten algılayabilmenin tek yolu bu… Bir Pirosmani görünce, insan Gürcistan’a inanç duymaya başlar.”
Grigol Robakidze

Niko Pirosmanaşvili’nin (Pirosmani) sanatı, Gürcistan kültür mirasının en dahiyane ve önemli bölümlerinden biridir. Niko Pirosmani insanoğlunu, doğayı, hayvanları ve gerçek nesneleri kuşatan çeşitliliğiyle, yeryüzünün sentezine ve bütünlüğüne uzanan özgün bir yeteneğe sahiptir. Onun için yaşam ve sanat, sanat ve insan ayrılmaz bir bütünün parçalarıdır. Pirosmani’nin dünya görüşü mitolojiye sıkı sıkıya bağlıdır. Onun mitolojik dünyayı kavrayışı, arı, düz ve anlaşılabilir niteliktedir.

Yaban Tavşan Yakalamış Kartal Yaban Tavşan Yakalamış Kartal, 1914,
Mukavva üzerine yağlıboya, 100 x 80,5 cm.

Pirosmani’nin sanat dünyası hayali ya da fantastik değil, aksine yazgıları içtenlikle ve duygusallıkla hissedilmiş, yaşayan bireylerden oluşan, kendi de yaşayan bir gerçektir. Ampirik olaylar zincirinden ve gündelik yaşamdan ayrık kendi bireysel boyutları ve iç uygunluğu vardır. Pirosmani’nin resimlerinde her şey duyumsal, elle tutulur ve görsel açıdan çekicidir. Gerçek ve nesneler yeni bir yaşam edinirler; sıradışı bir dünya mükemmelliyeti, sentezi ve tinsellik düşüncesine bağlıdırlar, bu da evrenin sezgisel algılanmasını içinde barındırır. Bu tür bir “mitolojik soyutlama,” gerçeğe ve nesnelere olağandışı ve benzersiz bir nitelik kazandırır. Pirosmani’nin düşlediği insanlar, hayvanlar ve nesneler, sanatsal algı ve aktarım tarzlarıyla yaşayan dünyada varolurlar. Pirosmani’nin sanatının esin kaynağı, eski Tiblis’in yerlileri, yetiştiği köyün doğası, insanların yaşamları, tarihi kişilikler ve hayvanlar âlemidir. Niko Pirosmanaşvili (1862-1918) Gürcistan’ın Kaheti bölgesinde yer alan Mirzani köyünde yaşayan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Neredeyse tamamını Tiblis’de geçirdiği yaşamı boyunca hiç mesleki eğitim almadı. Sanat, varoluşunun temel amacıydı; hayatını sanatına adamıştı. Geçinebilmek için zaman zaman Tiblis’te, “duhan” adlı verilen Gürcü meyhanelerinde ya da tren istasyonunda çalıştı. Ticarete soyunduysa da başarılı olamadı. Sanatçının yaşamı zor ve hüzünlü geçti. Ekmek, şarap ve boya karşılığında “duhan” meyhanelerine, tavernalara ve atölye sahiplerine tabela ve resim yaparak geçinmeye çabaladı. Evsiz ve yalnızdı. Parası yettiğinde, bir bodrum katında ya da merdiven altında ufak bir oda kiralardı. Çoğunlukla, çalıştığı yerlerde gecelerdi.

Az rastlanan, dağınık hikayelere bakılırsa, Pirosmani’nin derin bir maneviyata ve özgün bir kişiliğe sahip olduğu anlaşılıyor. Dünyasındaki insanlardan farklı bir yerde durduğunun ve yaratıcı kimliğinden kaynaklanan eşsiz bir yeterlilik duygusu taşıdığının bilincindeydi. Kendini sanatçı olarak görmüyor, giyimiyle de farklılık yaratıyordu: “Avrupai” bir giyim tarzı vardı; takım elbise ya da ceket giyer, yumuşak keçeden geniş kenarlı şapka takardı. Pirosmani’nin sanatı 1912 yılında, Gürcü, Rus ve Avrupa avangardının faal temsilcilerinden biri olan şair İlya Zdaneviç (İliazd), onun ressam kardeşi Kiril Zdaneviç ve sanatçı Michael Le Dantiu tarafından keşfedildi. 1913 yılında Moskova’da gerçekleştirilen avangard “Mişen” (Hedef) sergisinde İlya Zdaneviç, Pirosmani’nin işlerini sanat çevrelerinin beğenisine ilk kez sundu ve o günden sonra da sanatçıyı farklı yayınlarda tanıtmayı sürdürdü. 1916 yılında kendi atölyesinde Pirosmani için bir sergi düzenledi. Pirosmani’ye duyulan ilgi giderek artmaya başladı. Yine 1916 yılında, sanatçı, “Gürcü Sanatçılar Derneği”nin toplantısına davet edildi. Pirosmani’nin fotoğrafı ve bir tablosunun röprodüksiyonu “Tsnobis Purtseli” (“Haberci”) gazetesinde yayınlandı; Pirsomani, Gürcü sanatçılar ve halk tarafından kabul gördü. Kısa bir süre sonra, hâlâ nedeni bilinmeyen bir sebepten ötürü, aynı gazete sanatçının tuhaf bir karikatürünü yayınladı. Bu, onun yaşamı üzerinde ölümcül bir etki yarattı. Pirosmani’nin ruh ve beden sağlığı kötüleşti. Eserlerini beğeniyle izleyen bir grup hayranı, zaman zaman sanatçıyı ziyaret ederek yardım etmeye çalıştılar. 1916 yılında, genç sanatçılar Lado Gudiaşvili, Davit Kakabadze ve Mikhail Çiaureli (sonradan film yönetmeni olacaktı) Pirosmani’yi görmeye gittiler. 1917’de, onu en son gören Lado Gudiaşvili oldu. Pirosmani yalnız ve unutulmuş olarak 1918’de öldü. Mezarının yeri bile bilinmemektedir. Sıklıkla rastlandığı üzere, ölümünden sonra sanatçının eserleri toplandı, satıldı, yaşamına dair araştırmalar yapıldı, sanatçı hakkındaki yazılar gazete sayfalarını doldurmaya başladı. Pirosmani adı ve eserleri dünyaca tanınır ve kabul görür oldu.

Pirosmani Pirosmani

Pirosmani’nin sanatının keşfi, o yıllarda sanatın evrensel gelişiminde izlenen zorlukların su yüzüne çıkmasıyla aynı talihli döneme rastladı. Profesyonel sanat geleneklerinden bağımsız olan eserleri, dönemin akımlarına ve estetik zevkine karşılık verdi.
On dokuzuncu yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında, kendi kendini yetiştirmiş, “primitif” bir sanatçı olan Henri Rousseau’nun özgün sanatı Fransa’da geliştirilmeye başlamıştı. “Akademik Sanat”a (M. De Vlaminck, H. Matisse, J. Brack, P. Picasso ve diğerleri) karşı eğilimde olan avangard sanatçılar, Henri Rousseau’nun sanatını, uzak bir geçmişle gelecek arasında kurulacak bir köprü olarak nitelendirdiler. Yirminci yüzyılın ilk onyılında naif sanat Rus ve Gürcü kültürlerinde moda oldu. Gerçekten de Pirosmani, Rus neo-primitifleri (M. Larionov, N. Goncharova, A. Shevchenko, M. Le Dantiu, V. Chekrigin ve diğerleri) için “mucizevi bir keşif”ti; sanatçının eserleri primitif sanatın gelişmiş sanatsal dışavurumuna bir örnekti.
Gürcistan’ın tarihinde bu dönem, ülkenin geçmişine duyulan güçlü merakın bir uzantısıydı; çağdaş sanatın yaratılması için ulusal kültürün ve sanatsal geleneklerin canlandırılma çabası ve bunların Avrupa kültür ve sanatına yaklaştırılması için çok büyük bir istek vardı. Gürcü yazarlar, şairler ve sanatçılar için Pirosmani’nin resimleri, bu çekici sentezin sanatsal anlamda hayata geçirilmesiydi.

Gürcü kültür ve sanat fenomeni, ülkenin coğrafi konumuyla açıklanabilir. Doğu ile batı arasında uzanan önemli bir ticaret yolunun kavşağında ve medeni dünyanın kalbinde Hıristiyan bir ülke olarak yer almanın yanısıra Gürcistan, komşu doğu kültürüyle ortak özellikler de içermekteydi. Ayrıca ülke, Akdeniz dünyası, Bizans ve daha sonraları Avrupa ile de yakın ilişkideydi.
Pirosmani döneminde, Tiblis’te, eski şehire duşarıdan gelen Kafkas yaşam biçimi, doğulu gelenekler ve Avrupa kültür ve sanatının güçlü etkisi iç içeydi. “Tiblis … bir anlamda çift-yüzlü Ianus gibidir; bir yüzü Asya’ya, diğer yüzü ise Avrupa’ya bakar”– demişti adı bilinmeyen bir yazar.

Pirosmani’nin sanatındaki yaradılış sorunsalı daha geniş bir perspektife konumlandırılmıştır: geç Ortaçağ Gürcü kilise resmi ve heykeliyle, “Tiflis ekolü” diye adlandırılan anıtsal mezar rölyefleri arasındaki ilişkidir bu. Gürcü kültür ve sanatının köklerine organik bir bağı olan Pirosmani, ülkesinin “kültür hafızasının” yaşayan bir temsilcisidir. Kentin çağdaş sosyal yaşamından gelen görsel izlenimler ve eski Tiblis’in gündeliğini ve çehresini betimleyen fotoğraf örnekleri, sanatçı için büyük önem taşımaktadır.

Pirosmani

Tiflis

Sanatsal gelenekler ve çevre yaratıcı süreç gelişiminin ayrılmaz ve gerçek unsurları olmakla beraber, Pirosmani’nin sanatsal yöntemi ve güzel sanat tekniği, gerçek dünyayı kendine özgü mitolojik bir algılamayla biçimlendirmiştir.

Pirosmani’nin resimlerindeki alan yorumunun özgünlüğü, onun hayat duruşuyla açıklanabilir; bu duruş sanatsal imgenin alışılmadık özellikleriyle yakından bağlantılıdır. Avrupa sanatında alan tasarlaması (örneğin Giotto) gözlemlenirken, Pirosmani nesneyi ya da bedeni boşluğa yerleştirir. Eski dünyada, antik çağda ya da sözde üçüncü dünya sanatında olduğu gibi, Pirosmani de varlığın nesnelliğine inanmaktadır. Sanatında alan, uygulama niteliğindedir. Bu, alanın değil, nesnenin bakış açısıdır. Alana bu kararlılıkla yaklaşmak, bilinçaltındaki yaratıcı sezginin, farklı sanatçı düşüncesinin ürünüdür, ki bu da Pirosmanaşvili’nin dünyayı mitolojik olarak kavrayışının sonucudur.

Pirosmani’nin “Keipebi” (“Şenlikler”) adlı yapıtında figürlerin cepheden kullanımı ve temsili, kutsal sayılabilecek nitelikleri, dar zaman kavramının ötesinde yer alır ve arketipal kimlik oluşturulmasına yarar. Çok figürlü eserlerinde Pirosmani’nin sanatsal zekası ve stili, kimi zaman birbirinden bağımsız olan sahneleri tek bir bütüne dönüştürür. Pirosmani’nin sanat dünyasında, tek ya da grup figürleri ve betimsel temalar kendi başlarına yeterlidirler. Birlikte çeşitliliği oluştururlar. Pirosmanaşvili’nin resmi, evrenin bir parçası olmakla birlikte bağımsız ve bütünsel bir sanat niteliği taşır.

Kısa ve anlamlı kompozisyon ve gerçek anıtsallık, sanatçının asla peşini bırakmaz ve resminde neyi kullanması, neyi göz ardı etmesi gerektiğini bildirir. Anıtsal düşünce, Pirosmani’nin özelliğidir.

PirosmaniOdun Satan Çocuk, 1908, Muşamba üzerine yağlıboya, 13 x 91 cm.

Eserleri, onun ustalığını ortaya koyar. Çoğu, kendi teknik alamet-i farikası olan siyah muşamba üzerine yapılmıştır. Pirosmani’nin eserlerini çok kısa bir sürede ortaya çıkardığı bilinmektedir; bir tablo bir kaç saatini ya da gününü almıştır. Çok hızlı ve spontane yazar. Fırçasını mükemmel bir beceriyle kullanır. Biçimdeki dinamizm, alandaki hareketle değil, resim yapma biçimi, biçimin dinamikleri ve kısa, kesik fırça darbeleriyle gerçekleşmektedir.

Pirosmani’nin eserlerinde, resim yapma şekli ve biçimin niteliği, gerçek dünyaya sadık, doğal çizgiler aktarılmasını sağlar. Pirosmani’nin sanat anlayışının peçesini aralayan önemli bir ipucu, resimlere kattığı yazılar ve adlardır, bunlar resmin sanatsal düzenini tanımlayan anlamlı çağrışımlardır. Her birinde ortak komposizyon yapısı, zaman ve alan yorumlaması, ritm, biçim ve renk ifadesini ortaya koyuş şekli, sanatsal imgenin belirleyici rolüne karşılık gelir.
“Beyaz Dukhan” (Beyaz Meyhane) adlı tablosunda içerik, şenlik coşkusu ile ilintilidir. Bu bir anlamda, aşırı duygulara yeterli çözümün bulunmasıdır: hareket dinamikleri, yatay format, biçimin “tamamlanmamışlığı” ve özgür, grotesk deformasyon. “Uçan Balonlu Kız” tablosunda, figür temsili bir biçimde, resmin genel hâlini ortaya çıkaracak şekilde konumlandırılmıştır. Eserin resimsel icrası, özellikle de detaylar, bir hafiflik ve hareket duygusu vermektedir.

Sanatçının imgelemindeki “Aktris Margarita” bir sahne imgesidir. Elinde bir demet çiçek olan kadın figürünün statik ve temsili duruşu, onu profesyonel alanında göstermektedir. Fondaki doğa, çiçekler, kuşlar ve resmin özgür, duygusal icrası ise, aktris Margarita’nın güzel ruhsal dünyası için bir metafordur. Pirosmani’nin sanatı, izleyicileri ve kendi yaşamının ve gerçeğinin ayrılmaz birer parçası olan insanlarla kurduğu ilişkinin sanatsal bir dışavurumudur. Pirosmani bugün dünya çapında tanınmaktadır. İsmi, ülkesinin sınırlarını çoktan aşmıştır.
Pirosmani’nin “heyecan verici keşfi” o dönemdeki ortak sanatsal sorunlarla tetiklenmiş de olsa, bu kendi kendini yetiştirmiş sanatçıya artarak duyulan ilgi -tıpkı diğer büyük ustalarda olduğu gibi- Pirosmani’nin sanatının ölümsüz değerini bir kez daha kanıtlamaktadır.

Pirosmani Pablo Picasso, Pirosmani Portresi, 1972

Bu yazı Irina Arsenishvili tarafından 2007 yılında Pera Müzesi’nde açılan Pirosmani “Naif” Sanatta Bir Efsane sergisinin kataloğu için kaleme alınmıştır.

Sergi hakkında detaylı bilgi ve sergi kataloğunu okumak için tıklayın!
Parajanov’un Pirosmani Teması Üzerine Arabesk Çeşitlemeler filmi Pera Film kapsamında gösterildi.

Tigran Mansurian ile bir söyleşi - Nairi Galstanian

Tigran Mansurian ile bir söyleşi - Nairi Galstanian

 Dünya çapında yankı bulan film üzerine Andrey Tarkovski, Parajanov’u “bir dahi” olarak nitelendirirken Michelangelo Antonioni ise “çarpıcı, mükemmel bir güzellik” olarak tanımladığı filme ilişkin, “Bana kalırsa Parajanov, dünyanın en iyi yönetmenlerinden biri” değerlendirmesinde bulundu. Filmin müziklerini besteleyen ve bu vesileyle yeni, müzikal bir dil icat eden Ermeni besteci Tigran Mansurian ise, Sayat-Nova’yı “evrensel bir öneme sahip, olağanüstü bir olay” olarak tanımladı.

Narın Rengi, Bereketi, Kaderi: Sergey Parajanov

Narın Rengi, Bereketi, Kaderi: Sergey Parajanov

Pera Müzesi, 2014′ten bu yana eleştiri ve inceleme yazılarının yanı sıra çeviriler aracılığıyla internet mecralarında nitelikli ve kapsamlı bir kültür gündeminin izini süren vesaire iş birliğiyle yeni bir yazı sunuyor.  Keyifli okumalar dileriz!

Öğrendiğim 10 Şey: Narın Rengi

Öğrendiğim 10 Şey: Narın Rengi

Narın Rengi’nin yönetmeni Sergey Parajanov, Gürcistan’ın Tiflis şehrinde doğmuş olsa da, aslen Ermeni’ydi. Sayat-Nova ile kendini ruhen yakın hisseden Parajanov, çok sayıda kültüre ev sahipliği yapan Transkafkasya ile arasındaki bağ sebebiyle, ozanın yaşamını beyaz perdeye aktaracak ideal sanatçı olduğuna inanıyordu

OSZAR »